Gençleri sürükleyen nedir böyle? Ne oldu bize? Ne oldu bu gençlere Güzin Abla?

 

Belki hala tutucu aileler tarafından tutucu yetiştirilen gençler de var ama gençleri sürükleyip götüren içgüdüler, cinselliğin çağrısı…Bir yandan da televizyonlarda, dergilerde, gazetelerde, sinemada her yerde kafalarını karıştıran aşırı bir özgürlük. Ama bu özgürlük evde yok. Aile ortamında yok, evlenmeyi düşündüğü gençte yok. Seviyor, sevildiğini düşünüyor, sevişmek istiyor ya da sevişmeye bir şekilde zorlanıyor. -Tabii bu arada tecavüz konusunu hiç ele almayalım isterseniz, çünkü o benim içimde bir yara.- Ve bekaretini kaybediyor. İşte asıl sorun bundan sonra başlıyor. Çünkü bekareti olmadığı için ya da belki de bekareti yerinde de, o öyle sanıyor…

Panik içinde bana yazıyor. Annemin zamanında, daha çok diktirme yoluna gidiliyordu. Çünkü başka bir çözüm yoktu.

 

Neler öneriyorsunuz?

 

Ben, ancak şu töre cinayetlerini hatırlatacak türden olaylarda doktor öneriyorum. Aksi halde “Kızım eğer evleneceğin genç seni bu şekilde kabul edecekse, onunla evlen, yoksa evlenme” diyorum. Açık olmayı, dürüst olmayı seçmesini söylüyorum. Erkeklere de, “Bu bekaret işine bu kadar takmışsınız ama, kızlar diktiriyorlar ya da başka yollardan ilişkiye giriyorlar ya da bekaretlerini bozdurmadan sevişiyorlar. Siz kızlık zarı, el değmemiş olmasının kanıtı mı sanıyorsunuz hala?” diye açık açık yazıyorum.

 

Gençlerin cinsel eğitim durumları nasıl?

 

Genellikle kız ve erkek tüm gençlerin, ne cinsellik hakkında bilgileri var, ne de bir kitap okumuşlar. Hiçbir şey bilmiyorlar ama cinselliğin çağrısına koşuveriyorlar…( hatta evlendikleri gece bile ne yapacaklarını bilmiyorlar)... İlk buluşmada öpüşmemek, sevişmemek, muhafazakarlık sayılmasa bile, terk edilme nedeni olabiliyor. Çünkü erkek o kadar alışmış ki; çevresinde bunu yaşayabileceği o kadar kız var ki…Uğraşmak bile istemiyor…

 

En çok ne hayrete düşürüyor sizi?

 

Hayrete düşüren değil, çünkü artık kolay kolay şaşırtamıyorlar beni. Bu yaştan sonra…Tüm şahit olduğum olaylardan sonra…Karşılaştığım gerçek yaşam öykülerinden sonra… Ama bazen bana, “Yahu! Olmaz artık böyle şey!” dedirten mektuplar da geliyor. İnsanların bu kadar kötü olabileceğine hala inanmak istemiyorum. Tabii ki bunlar bu yaşta da olsam, beni etkiliyor, olgunlaştırıyor, insanı tanımama vesile oluyor. Ama kuşkucu da oluyorum ister istemez… Belki de biraz fazla karamsar ve kuşkucu oldum, bu mektupları okuya okuya…

Sizin de işiniz zor. İnsan kime güveneceğini şaşırır.

 

Sizin de işiniz zor. İnsan kime güveneceğini şaşırır.

 

Özellikle evliliklere artık çok kuşkuyla bakıyorum. Evliliklerde o kadar çok aldatmaya rastlıyorum ki; erkeklere güvenilmemesi gerektiğini düşünüyorum açık açık.

Bu görevi üstlendiğim sıralarda önceleri gerçekten uykularım kaçıyordu. İntihardan söz eden genç kızlara, zorla sevmediği bir erkekle evlendirilmek istenen genç kız ya da erkeklere o kadar üzülüyordum ki; elimde olsa gidip anne ve babasının yakasına yapışacağım. Hani hiç değilse telefonunu adresini bilsem iki çift laf edeceğim. “Nasıl olur da çocuğunuzu göz göre göre, ömür boyu mutsuzluğa sürüklersiniz?” diye…Gerçekten bu konu hala beni çok rahatsız ediyor…

Ana Sayfa 1.Sayfa 2.Sayfa 3.Sayfa 4.Sayfa 6.Sayfa 7.Sayfa 8. Sayfa